"Ey
insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir
hidayet ve rahmet gelmiştir."(Yunus, 10/57)
"Sonra
meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına
gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal)
çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için
büyük bir ibret vardır." (Nahl, 16/69)
"Biz,
Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir;
zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır." (İsra, 17/82)
"Eğer
biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki:'Ayetleri
tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden (kitap) olur
mu?' De ki: O,
inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır. İnanmayanlara
gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlara kapalıdır.
(Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da Kur'an'da ne söylendiğini
anlamıyorlar.)" (Fussılet, 41/44)
Kur'ân'ın
sunduğu bu şifa nasıl bir şifadır?
Kur'an
küfre, şirke, imansızlığa, zulme ve vicdansızlığa karşı bir şifadır. Bu zaten
açıkça ortada... Kur'ân'ın davetine uyanlar bu şifayı tadıyorlar, anlıyorlar ve
yaşıyorlar. Çünkü Kur'an bu özelliğiyle insanlığın en büyük yaralarını tedavi
ediyor.
İman
ederek Rabbini tanıyan insan sahibini, malikini ve mabudunu buluyor, vahşetten,
dehşetten ve bütün korkulardan kurtuluyor.
Acaba Kur'ân bildiğimiz psikolojik ve bedeni
hastalıklarımızın tedavisinde nasıl kullanılır, nasıl kullanılmış?
Kur'ân'dan
istifade etmede örnek ve rehber olan Peygamberimiz (asm) bu konuda da bir
öncülük ediyor, yol gösteriyor, bizzat kendi uygulamalarıyla ders veriyor.
Peygamberimiz (asm) bazı sureleri özellikle kendi hastalığına karşı okuduğu
gibi, aile fertlerinden birisi hasta olunca da okurdu.
Peygamberimizin
(asm) hanımı Hz. Aişe (r.a.) diyor ki:
"Ailesinden birisi hastalandığı zaman Resulullah
(a.s.m.) Muavvizatı (Felak ve Nâs Sûrelerini) okuyarak onun üzerine üflerdi.
Vefatıyla sonuçlanan hastalığa yakalandığında bu sureleri okuyup onun üzerine
üflemeye ve kendi eliyle meshetmeye başladım. Çünkü onun elinin bereketi benim
elimden daha fazlaydı."(Müslim, Selam:50)
Yine
Hz. Aişe (ra)'nin anlattığına göre, Peygamberimiz (asm) her gece istirahate
çekileceği zaman İhlâs ve Muavvizeteyn sûrelerini okuyup avuçlarına üfler,
sonra ellerinin yetişebildiği yere kadar vücudunun her tarafını meshederdi.
Hadisin devamında, "Sonra Resulullah hastalanınca ona böyle
yapmamı bana emrederdi." diyor. (Buharı, Tıb 39)
Peygamberimizin
(asm) sözünü ettiği bir diğer şifa suresi, hepimizin bildiği Fâtiha'dır.
"Fatiha her türlü hastalığa şifadır." (Dârimî,
Fadlu'l-Kur'ân 12)
buyuran
Allah Resulü (asm) maddi/manevi bütün hastalıklara karşı Fatiha'nın okunması gerektiğini
tavsiye eder.
Bu
arada Kur'ân-ı Kerim'de "Rabbenâ" ve "Rabbi" ile başlayan pek çok dua âyetleri
vardır. Bu âyetleri maddi hastalıkların tedavisi için okuyabileceğimiz gibi,
manevi, psikolojik hastalıklar için okumamız da pekâla mümkündür.
Hz.
İbrahim (as);
"Hastalandığım zaman bana şifayı veren O'dur."(Şuarâ, 26/80)
derken, şifayı doğrudan
doğruya Allah'tan istiyor.
Hz. Eyyup (as) ise
seneler süren ağır hastalığına karşı o meşhur duasını okur, Rabbinden yardım
ister; Cenab-ı Hak duasını kabul eder, ayağını yere vurmasını emreder. Hz.
Eyyup (as) da ayağını yere vurur vurmaz yerden şu fışkırır, bu sudan hem içer,
hem de bütün vücudun yıkar, sağlığına kavuşur.
Kur'ân'daki şifa
dualarını okumak, ilaç tedavisini ve tıbbın gerekli gördüğü diğer müdahaleleri
terk etmek anlamına gelmemelidir.
Doktora gitmek, ilaç
kullanmak, ameliyat olmak, perhiz yapmak da birer fiili duadır ve şifayı
Allah'tan istemektir. Yoksa ne ilaç şifa verir, ne de doktor. Gerçek Şâfi,
şifâ verici Allah'tır.
Selam ve dua ile...
(Sorularla İslamiyet’ten alıntı yapılmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder